!ktphane.gif (4763 bytes)

19. Sayı

Baykuş'un Gördüğü

Kadir Gül

Rastgele ve bolca kullandığımız 'Politik Hayvan' terimi, insanı diğer canlılardan, yaşamını güzelleştirmeye çalışması ve bu amaçla örgütlenmesi yönünde bir ayrım kriteri olarak, Üçüncü Yüzyıl'da Platon tarafından ortaya atılmış. Fakat, ne yazık ki, Politika günümüze, insan yaşamını güzelleştiren bir düzey olarak kalamamış; profesyonel meslek erbablarının elinde, çirkin dolapların çevrildiği bir devlet kurumu haline getirilmiş. Bu olumsuzluğun günlük yaşama yansıması sonucunda insanlar birbirine yabancılaşıp yalnızlaşıp, düşünce yapısı itibarıyla birbirine çok yakın olsalar bile bir araya gelip yaşamlarını güzelleştirip kolaylaştıracak organizasyon ve etkinliklerde bulunamaz hale gelmişler. İnsan yaşamı üzerine güzel fikirleri olduğunu bildiğiniz bu 'çok özel' insanlar, kendi iç dünyasına kapanmış, toplumsallık adına önereceğiniz her türlü fikre karşı hazır refleksler oluşturmuş, bir çeşit 'kokarca' yaşantısı sürdürüyorlar. İnsani etkinliklere en yakın olması gereken bu 'türümüz'e hemen her alanda rastlıyoruz; her şeyin en iyisini bildiğini zannediyorlar fakat bildiklerini düşündükleri şeyler için çaba harcamıyorlar, yapılan, üretilen hiçbir şeyi beğenmiyor, burun kıvırıyor, değerli fikirlerini 'lütfen' dile getirdikleri ve dinlenmedikleri yerde bulunmayı reddediyorlar. Halbuki insan hayatı toplumsaldır. Özellikle fikri; doğal olarak ekonomik ve sosyal hayatı bakımından benzeyenler, ortak değerler yaratmak, ona emek vermek, birlikte yaşamayı güzelleştirmek ve geliştirmek zorundalar. Aksi durumda her birimiz 'ne kokar ne bulaşır' misali insanlar olup çıkarız.

İnsanın kendisi ile dahi barışık olmadığı bir hale getirilmiş olduğumuz günümüzde başka insanlarla barışık yaşamanın ne kadar zor olduğu muhakkak ama, kendimizi aşıp insanlarla, onları küçümsemeden, her bireyin en az bizim kadar değerli olduğunu/olabileceğini kabul etmemiz gerekiyor.

Kendi iç dünyasında herkes 'iyi' şeyler düşünüyor ve bu düşüncesini değerli bulabiliyor ama herkes, başka insanların düşüncelerini merak etmediği gibi kendi düşüncesini insanlara ulaştırmaya, onu paylaşmaya çalışmıyor. Çünkü, bunun için emek, özveri ve binbir uğraş gerikiyor.

İskenderiye Yazıları, 'Merak Duygusu'nu, toplumsallık merâmını, okuma ve öğrenme ihtiyacını, henüz yitirmemiş insanlar tarafından hazırlanıyor, arkasına herhangi ekonomik veya politik bir güç almadan, sponsor desteği olmadan yayımlanıyor. Düşüncelerimizi herkese ulaştırmak istediğimiz gibi ulaştıklarımızın düşüncelerini de merak ediyoruz. Düşünce ve ürünlerini bize gönderenlerin, gönderdiklerine emek vermelerini de-doğal olarak- bekliyoruz. Çok güzel şiir, öykü, düşünce yazarı olduğumuzu düşünebiliriz ama aynı zamanda bunları insanlara ulaştırmak istiyorsak üstelik bunu bir dergi aracılığıyla yapmak istiyorsak, o dergiyle birşeyler paylaşıyor olmamız yetmez, bir derginin yayıma nasıl hazırlandığına ve yayımlandığına azıcık kafa yormamız gerekir. İskenderiye Yazıları'nı yayımlayanların çoğu henüz 'yazar' değil, İskenderiye Kütüphanesi'ni kuranlar da kütüphaneci değil ama benzer şeyler okuyup yazan, düşünen insanlara ulaşmak, onlarla bir şekilde buluşmak birlikte okumak, okuduklarını paylaşmak gibi bir umudumuz var. Bu yüzden, amatörce, binbir emekle ve özveriyle yanmış bir kütüphaneyi, adının buraya yazılmasını istemeyecek kadar mütevazi ve gönüllü insanların emekleriyle yeniden kuruyor, tekrar yayımlanması mümkün olmayan bir dergiyi yayıma hazırlıyoruz. Bütün bunları yaparken okur ve yazarlarımızdan-doğal olarak-beklentilerimiz var; Bağımsız bir okuma/araştırma mekanı olarak İskenderiye Kütüphanesi'nin yaşamasında ve elinizde tuttuğunuz derginin yayıma hazırlanması/okura ulaştırılması sürecinde nerede duruyorsunuz ya da bir yerde duruyor musunuz? İskenderiye Yazıları, ürünlerinizi göndermekle yetindiğiniz, gündemin gerisinde kalmamak düşüncesiyle izlediğiniz dergilerden biri mi? Ya da yayımlanması gerekli yazarı ve okurunu geliştirmeye, buluşturmaya ve birlikte etkinlik sağlamaya aday bir araç mı?...

Bu ve benzeri soruları bize yazmanızı bekliyoruz.
Elimizi taşın altına sokma zamanı...
Önümüzdeki sayıda buluşmak üzere, sevgiyle...

İçindekilere geri dön