20. Sayı
Ülkesinden bir tutam
toprak almıştı
yalnızlığını dağıtmak
için onu kokluyor ve
yüzüne sürüyordu.
Portakal kasasının içinde ulaştı Marsilya'ya. Süresi dolmuş bir pasaportun üstüne zımbalanmış bir çift göz ve nüfus cüzdanı sureti. Yolculuk boyunca portakalla beslenmişti. Sağlığı iyiydi fakat biraz kötü kokuyordu. Yorgunluk, ter ve bekleyiş. Kaçakçı pazarında aldığı Fransız parasını derisinin altında gizlemişti. Karnının hizasında gözle zor görülen bir küçük delik cüzdan görevini görüyordu. Varını yoğunu taşıyordu: 100 franlık birkaç kâğıt para, bir gümüş yüzük, bilezik gibi bir saat, çocuklarının bir resmi, kenara ayrılmış bir miktar cesaret ve yasadışılık, boğazında ateş, yorulmuş bir bellek, sağ bacağında 54'lü yılların başlangıcında aldığı bir kurşun ve onun sayesinde direnişçi sıfatını almış ve aynı zamanda acı veren bir yalnızlık... Dörde katlanmış bir kâğıdı çıkarttı ve kuzeninin adresini çözmeye çalıştı. Gennevilliers... Bir hırsızın tedirginliğini anımsatan hareketlerle, her geçen demiryolu işçisine biletini gösteriyordu. İlgisizlik şimdiden metalleşmişti. Gökyüzünün bir köşesine tutunmuş kulvarda ayakta kalmıştı. Tıpkı pişman olmuş bir hırsız gibi, ard arda geçen ağaç ve köylerle karşı karşıya olduğu için onlardan özür diliyor gibiydi. Yabancı; suçlu bir bakış gibi. Yabancı; lazerle doğranmış bir beden gibi. Hasta yabancı; gezgin bir yara gibi. Yabancı; porselen bir gözde bir çatlak gibi, damarlarında alçı taşıyor. Beynindeki hayvanı çıkartmaya karar verdiği için geldi. Çoğalmaya karar verdi; sokaklar ile büyük meydanlarda, cilalanmış tahtalarda, yalnızca sıcak karınlara açılan sıcak karınlarda, yas renginde boyanması gereken renkli düşlerde, kaçışlarımızdan ve tekrarlanmış suçlarımızdan boyanmış kadınların kollarında, yıpranmamızı hesaplayanların beyinlerinde ve kafataslarında, sizi evcilleştiren ve reddeden hayvanların ağzında salgın gibi akın etmeye karar verdi. Uykunuzu bölmek için, demir bir telin üstünde sessizce geldi. Korkuyorsunuz ve itfaiyeyi çağrıyorsunuz. Bir tek vücutta 100 ve 1000 olmaya karar verdi. Düşlerinizi işgal etmeye ve sessizlik gölünüzü delik deşik etmeye geldi. Yabancı, camın buharının arasından gökyüzüne tırmanan ağaçları, daha doğrusu kendisini gördüğünde sırtını dönen ve kararan asmanın köklerini seyrediyordu. Doğrudan yabancının karnından çıkan tren rayların üstünden gidiyordu. Bacağının damarları zeminin demirini delmişti. Damarları durmadan ayak tabanlarından çıkıyordu. Kımıldamadan duruyor, mavi fakat acı düşünü kafasında evirip çeviriyordu sessizce. Gennevilliers... Ruhu dışarda. Kentin girişi. Bedenimi gökyüzüne kaldırıyor ve kaçak bir hayatı ilan ediyorum. Öyle dir bilincim. Kapıcılarınıza haber vermek için sağdan soldan bir hikâye anlatırım sizlere fakat kalabalığı çağırın ve makineyi durdurun Ben önceden tasarlanmış bir deliliği ve seferber olmuş bir kanı ilan ediyorum uluslararası anlaşmalarda resmiyet kazanmamış garip bir kanı ilan ediyorum karda ve red'de onu harcamaya geldim on yıllık hırçın bir ülkenin hasretinde kesitlenmiş bir belleği ilan ediyorum karaciğerim ülkeyi özlüyor size uzatılan elin özlemi Atlas'ın kızlarının alnındaki çiçeklerin özlemi size bakıyor ve yağlı göbeğinizdeki ağır ölümü okuyorum vekâlet altında yaşamaya ve ekmeğinizden yemeğe geliyorum görünmez bir vücutta ilgisizliğiniz kaldırımlarını yıkamaya deriyi ve taşı atmaya geliyorum bunun için vücuduma biraz bir çeki düzen verdim biraz kekik ve nane için karnımı açıyorum sizinle konuşmuyorum metalik ağaçlara bindiğinizi seyrediyorum çocuklarınızı gizliyorsunuz içinizde bir kedi yaşıyor acı çekiyorsunuz bedenizde ölü kedi yavaş yavaş çürüyor gökyüzü ve kıyı arasında salyası akan mantığı uzağa götürecek savaşı ortaya çıkartmaya geldim size şunları söylüyorum: beynimizdeki çizgilerinde bu mantık çok fazla uzun bir süreden salyasını akıttı bizi evlat edinmişsiniz gibi yaptık onun karmakarışıklığın anlaşmasızlığına kendimizi verdik bir dayanak sonra umut toprağı her zaman yanakları pembe ve karaciğeri güçlü bir halkı hayal edin annemizin alın teri- bizim balımızı içen bir halk maymun suratlı bir kadınla gizlenmiş diğerlerin iyiliği aynalarımızın kapılarını kırmaya geldi bugün nefretin çatlaklarından indim ve sizi yandaki çöle benimle gelmeye davet ediyorum vicdanı rahat olanları genel bir denetimden geçirmeye gidiyorum gözlerimde bir yığın şiirle geliyorum güneş makamından bir oturma izni kartı sosyal sigorta kartı çiftim için uyduruk bir kart gölgede çocuk yapmak için ender rastlanan bir kartı çatılarınızın üstünde dileğince uçmak için bir kartı farklılık için bir kartı derimin bir kopyasını emrediyorum yok yok... kart istemiyorum artık güneşe sırtımı çeviriyorum evime dönüyorum
Gemi yüklü silahlarla Kazablanka'ya vardı. Yolculluk boyunca barut ve çelikle beslenmişti. İyi görünüyordu.
Çeviren: Hüsün UMAY
(Yazarın "Les Amandiers Sont Morts De Leurs Blessures" -Badem Ağaçlarını Öldüren Kendi Yaralarıydı- isimli kitabından alınmıştır)