20. Sayı
"Washington 19. Cadde'deki 1000 kişilik küçük bir iktisatçı grubunun yaklaşık 1.4 milyar insanın yaşadığı 75 gelişmekte olan ülkeye iktisat politikalarını empoze etmesi mantık sınırlarını aşıyor." diyor Jeffrey Sachs [1997] ve IMF'yi Meksika 94 ve Asya 97 krizleriyle de iyice ortaya çıkan şu üç ana başlıkta eleştiriyor:
1) IMF büyük bir güce sahiptir; hiçbir kuruluş tek başına gelişmekte olan dünyanın yarısına ait iktisadi politikalardan sorumlu olamaz;
2) IMF'nin yönetim kurulu, sadece personelinin önerilerinin altına imza koyan bir kurum olmaktan öteye geçip onları gözeten bir yapıya sahip olmalıdır. Kurulun dışarıdan uzman görüşüne başvurma zamanı gelip geçmektedir;
3) Fakat (tüm hatalarına rağmen) bu kurumun yakın gelecekte bir süre daha uluslararası arenada önemli bir rol oynamaya devam edeceğini düşündüğümüzde, en azından operasyonlarının kamuoyuna açık tutulması yoluyla profesyonel bir tartışma ve eleştiri ortamının yaratılması gerekliliği ortaya çıkar.
Önce Meksika ardından özellikle Asya krizinin öngörülememiş olduğu, bu konuda önde gelen teorisyenlerden Krugman [1998] tarafından da itiraf edilmektedir. IMF, 1997'de krizin daha üç ay öncesinde yayınladığı yıllık raporunda Kore'nin etkileyici makroiktisadi performansını kutluyor, devlet otoritelerini mali başarılarından dolayı övüyordu. Yine aynı raporda Tayland da benzer övgüler almaktaydı. Fakat kriz gelip çattığında IMF başkanı Michel Camdessus bu raporlar hiç yazılmamış gibi Asya hükümetlerini uyguladıkları makroekonomik ve finansal politikalardan dolayı suçlamaya başlamıştır.
IMF'nin Asya'ya yardım paketi bugüne kadarki en yüksek rakamlı paket olarak göze çarpıyor (yaklaşık 160 milyar dolar). Bir önceki rekor, Meksika'ya açılan 30 milyar dolarlık paketti ve IMF yandaşları bu programın borçların tamamının geri ödenmesi sayesinde başarılı olduğunu vurguluyorlardı. Fakat gözden kaçan bir nokta var ki: Bu işin faturası yine halka çıkarılmış, Meksika'lıların yaşam standartlarında önemli düşüşler olmuştur. IMF'nin müdahelesiyle kaybeden taraf hükümetler veya kredi verenler değil yine ülkenin insanları olmuştur. [Shultz, Simon ve Wriston, 1998]
IMF'ye göre katı iç politikalarla, dış borcun ödenmesi için gerekli kapasite yaratılmalı ve finans sektörünün liberalizasyonunu da içeren radikal kurumsal değişimler gerçekleştirilmeliydi. Fakat yine Sachs [1997] ve onun gibi düşünen iktisatçılar krizin ödeme güçlüğünden çok bir likidite (nakit) meselesi olduğu görüşündeydi ve bu duruma varılmasının önemli sebeplerinden biri de fazlasıyla gerçekleşen bir finansal serbestleşmeydi. Nitekim bu süreçle birlikte hükümet kontrol ve koordinasyonu es geçilerek firmalar kendileri dışarıdan borçlanabilmeye başlamışlardı. Firmaların kreditörleri borçları ertelemeyi reddedip, borçlarını geri istediklerinde ise firmalar masraflarını düşürüp varlıklarını satmak zorunda kaldılar. Bunun sonucunda işsizlik artıp varlık değerleri iyice düştü. IMF'nin pek çok bankayı kontrol altına alma yönündeki baskısı da mevduat sahiplerinde panik yarattı. Ayrıca talep ve likiditenin kısılması yönündeki ısrarcılık firmaların değer yitirmeleri ve iflasına yol açtı.
IMF [Camdessus, 1998] ve diğer liberal görüş sahiplerine göre ise krizin temel sebepleri özel sektör tarafından aşırı kısa dönem boçlanma, cari hesap problemleri, dış borçta ani artışlar, değerlenen paralar, ihracattaki rekabet gücünün düşmesi, yatırımların getirisinin azalması, fazla değerlenen emlak sektörü ve yeterince gözetilemeyen zayıf bir finans piyasasıdır. Nitekim bu problemlerin sebebi oldukça müdaheleci endüstri ve finans politikalarına sahip olan "Asya Modeli"nin içsel zayıflıklarına dayanmaktadır. IMF politikalarının yöneticileri krizi müdahele sonucu bozulmuş piyasaları düzeltmek ve bunun yerine kendi "gerçekçi iktisat politikaları"nı koymak için bir fırsat bildiler.
IMF'den esasen ülkelerin yeniden finanse edilmesi için gerekli güvenin yaratılması beklenmekteydi. Talep ve likidite kısılmamalı, tam tersine arttırılmalıydı. IMF borç ödemelerinin tarihlerinin yeniden ayarlanması ve sınırlarda finansal regülasyon uygulanması konularına önem vermeliydi [Radelet ve Sachs, 1998].
Wade ve Veneroso [1998a] da IMF paketlerinin Asya'ya uygun olmadığını düşünüyor. Bu yapılanma uzun vadede bölge ekonomisine yarardan çok zarar getirecektir çünkü dayattığı kurumsal liberalizasyon modelinin uygulanması mümkün değildir ve Asya'nın finansal yapısına uymamaktadır. Bu bağlamda güvenin geri kazanılması yönünde paketler çok yavaş kalacaktır. Asya Yüksek Borçlanma Modeli'ne göre firmalar sermayelerine oranla yüksek bir borçlanma altına girmekte ve dünyaya kafa tutan, sürekli yatırımlarla gelişen bir sanayi yaratmaktadır. Fakat bu yüksek borçlanmanın yarattığı hassasiyet, banka, firma ve devlet arasındaki işbirliği ve koordineli gözetim sayesinde giderilerek sistem şoklara karşı korunmaktadır. Kontrolsüz uygulanan sermaye hareketleri serbestleşmesi ve finansal liberalizasyon ise bu sistemin yok edilmesi anlamına gelmekte, koordinasyon bozulmakta, dengesiz bir yapılanma ortaya çıkmaktadır. Esasen sermaye hareketi kontrol edilmelidir, nitekim bölgedeki yüksek iç tasarruf dış tasarrufa ihtiyacı azaltmaktadır.
IMF'nin çabaları uluslararası yatırım piyasalarını bozucu bir etki yaratmaktadır. Yüksek kâr hırsına sahip yatırımcı, yatırımın rizikosuna aldırmadan sırtını IMF'nin kurtarıcılığına dayayarak rizikolu bölgelere büyük kaynak aktarmaktadır ve bunu yaparken de çoğunlukla oldukça kısa vadeli hareket etmektedir [Shultz, Simon ve Wriston, 1998]. Ayrıca açıkça ortaya atılan bazı teorilere göre krizde Asya'daki aset değerlerini düşürüp uygun paylar kapmayı düşünen Batı'lı yatırımcıların hareketinin etkili olduğu düşünülmektedir. Wade ve Veneroso [1998b], Asya'da "büyük" bir planın adım adım uygulanmaya çalışıldığını düşünüyor. Nitekim IMF yardım paketini küçük parçalarla açarken hepsinin diyetini fazlasıyla almaya çalışmakta, köhnemiş görüşlü Asya ülkelerini batılı düşünce sistemi, mali ve finansal yapısına yaklaştırmaya çalışmak gibi ulvi (!) bir amaca hizmet etmektedir. Fakat esasen bu dayatmalara karşı tepkiler de giderek büyümekte, sosyal huzursuzluk baş göstermektedir. Örneğin diğer yanda Endonezya'da hükümetle bağlantılı büyük holding sahiplerinin de işine gelmemesi sebebiyle reforma karşı konulmaktadır [Robison ve Rosse, 1998]. Bu durum Karl Polanyi'nin ikinci aşama diye tanımladığı süreci zihinlere getirmektedir. Bu süreçte serbest piyasa politikalarının yarattığı istikrarsızlık ve eşitsizliğe tepki olarak pazarlar özellikle de finansal pazarlar üzerinde sosyal ve ve politik kontroller artacaktır. Belki de Asya krizi ve çevresinde yarattığı sıçrama (bulaşma) etkisi pazar ekonomisinden devlet koordinasyonuna dayalı ve kontrollü bir iktisat politikası dönemine geçişi getirebilir.
Yine olaya siyasal bir açıdan bakıldığında soğuk savaşın bitimiyle bölgeyi korumak (ve belki de yaramazlıklarına göz yummak) için pek bir sebep kalmamış gibi gözüküyor. Öyleyse bu ülkelerin burunlarını biraz sürtüp, buradaki pazarlara biraz çeki düzen vermenin vakti gelmiştir. Fakat yine batılı ülkeler, bunun burada kalamayacağı ve işin büyüyerek kendi pazarlarına sıçrayacak küresel bir krize yol açabileceğini belki de görememişlerdi. Bu korku da bölgede biraz daha yumuşak davranılmasını, anlaşmaların yenilenip gözden geçirilmesini ortaya çıkardı.
Kazgan [İktisat Dergisi, 1998] yaratılan yeni dünya düzeniyle, batıda birikmiş büyük çaptaki sermayenin (özellikle fon biçiminde oluşan sermayenin) serbestçe dünyaya plase edilerek büyük gelirler sağlandığını ve çok uluslu şirketlerin dünyanın her yerinde istediği gibi yerleşmesinin mümkün kılındığını söylüyor. Bu, krizin dışlanması anlamına gelmektedir. Çünkü, o fonlar kendi ülkelerinde kalsa ya da çeşitli engellerle karşılaşsa getirisi düşecek veya batabilecektir.
Camdessus dahi bugün varılan durumun bir bölge ülkeleri krizi olmaktan çok bir sistem krizi olduğunun konu edilebileceğini söylüyor. Nitekim Kazgan'ın belirttiği gibi serbest sermaye hareketlerinin etkili olduğu bir dünyada bu tip finansal krizlerin yaşanması doğal karşılanmalı. "Kapitalist sistemin alternatifi yok" deniliyorsa bu fiyatın da ödenmesi gerekiyor.
REFERANSLAR
Camdessus, Michel (1998), "The IMF and its Programs in Asia", http://www. imf. org/external/np/speeches/1998/020698. HTM, 6 Şubat.
İktisat Dergisi (1998), "Kriz Üzerine... " 17 Ekim 1998 tarihli İktisat Mezunları Cemiyeti'nde yapılan Gülten Kazgan, Atilla Karaosmanoğlu, Hayri Kozanoğlu'nun katıldığı Ümit ?enesen'in yönettiği Yuvarlak Masa toplantısının metni. , Kasım, ss. 5-24.
Krugman, Paul (1998), "What happened to Asia?", www. mit. edu/krugman/www/DISINTER. html, Ocak.
Radelet, Steven ve Sachs, Jeffrey D. (1998), "The East Asian Financial Crisi: Diagnosis, Remedies, Prospects", Brookings Papers on Economic Activity, 1, ss. 1-90.
Robison, Richard ve Rosser, Andrew (1998), "Contesting Reform: Indonesia's New Order and the IMF", World Development, 26(8), ss. 1593-1609.
Shultz, George P. , Simoni William E. ve Wriston, Walter B. (1998), "Who needs IMF?", Wall Street Journal, 3 ?ubat.
Sachs, Jeffrey D. (1997), "IMF is a power unto itself", http://www. stern. nyu. edu/~nroubini/asia/AsiaCrisisSachsViewFT1297. html, 11 Aralık.
Wade, Robert ve Veneroso, Frank (1998a), "The Asian Crisis: The High Debt Model Versus the Wall Street-Treasury-IMF Complex", New Left Review, Mart-Nisan ss. 3-22.
Wade, Robert ve Veneroso, Frank (1998b), "The Gathering World Slump and the Battle Over Capital Controls", New Left Review, Ekim-Kasım, ss. 13-42