!ktphane.gif (4763 bytes)

21. Sayı

Cornelius Castoriadis (1922-1997)
Anısına Sempozyum

İngiltere'de yayınlanan Radical Philosophy dergisi Cornelius Castoriadis'in ölümü üzerine onu anmak için bir sempozyum düzenledi ve bu sempozyumda yapılan konuşmaları 90. sayısında yayınladı. Castoriadis'i değişik yönleriyle tanıtan bu sempozyumdaki bilgileri okurlarımızla paylaşmak ihtiyacı duyduğumuz için Türkçe olarak yayınlıyoruz.
Katılımcılardan Axel Honneth Frankfurt Üniversitesinde felsefe profesörüdür. Edgar Morin, Paris'teki Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin yöneticisidir. Joe Whitebook ise halen New York'ta psikanalist olarak çalışmaktadır.
Sempozyum'da Castoriadis'in değişik yönleri tartışıldığı için, ayrıca uzun bir tanıtım yazısı yazmaya gerek görmedik. Kısaca özetlemek gerekirse, İstanbul doğumlu olan hemşehrimiz Castoriadis 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. 75 yıl süren yaşamı boyunca gelip geçici modalara kapılmamış ve daha çok öncelik verdiği temel teorik ve pratik konular üzerinde odaklaşarak, kendi içinde tutarlı ve bütünlük oluşturan bir yol izlemiştir.
Dünyanın moda merkezi olan ve insanlarının modaya düşkünlüğü ile tanınan Paris'te 1950'li yıllarda çok sayıda Fransız aydını FKP saflarında Macaristan'ın işgalini savunurken o, Macar Devrimi'ni destekliyor ve işgalci SSCB'yi tüm devrimci özelliklerini kaybetmiş, yeni bir sınıfın baskı aygıtı olarak görüyordu.
1960'lı yıllara gelindiğinde Daniel Cohn Bendit Castoriadis'in düşüncelerine kendilerini çok yakın hissettiklerini bir çok kez ifade etmiştir. O'nun düşünceleri 68 hareketinin önderlerine ilham kaynağı olmuştur.
1970'lerde gündemde olan "post-yapısalcılığın", 68 kuşağının görüşlerini gerilettiğini düşünen Castoriadis'e göre, bu hareket 68'in enkazı üzerinde ve onu tahrip ederek yükselmiştir.
Castoriadis yaşamı boyunca Marksizmin "resmi" biçimleri, mantıksal pozitivizim, Lacan düşüncesi, "yapısalcılık", "post-yapısalcılık", "post-modernizm" vb. gibi birbiri ardına moda akımları gibi yaygınlaşan yaklaşımlardan kuşku duymuş ve bu yaklaşımlara karşı daima mesafeli davranmıştır. Kendi düşüncesinin kimliğini geleneksel Yunan felsefesinde ve Marksist teorideki, toplumu dönüştürebilecek olan "yaratıcı praxis" düşüncesinde bulmuş ve bu kimliği ölene dek elinden bırakmamıştır.
Düşünürü saygıyla anıyoruz.

İskenderiye Yazıları

İçindekilere geri dön