21. Sayı
Mahmut Derviş, yetim bir toprağı canlandıran bir çocuk. Gözleri, kum çağının
yaralarını ve güneşini taşıyor. Düş, yüreğinde bir dikendir; iklimden iklime
ertelenmiş bir bahar. Elleri arasında bir kırlangıç ve bir yığın sözcük;
doğduğu ülkesinden kopartılmış hecelerle dolu bir tarla. Bakışında gülüş. Bir
halkın çılgın umudu. Göğsünden dövmeden bir yıldız. Şiirden kaçmış bir
yıldız.
Mahmut Derviş 41 yılının martında, Galileo'de, küçük bir köyde doğdu; Birweh'de
-kanın arasında bir hafızanın üstüne dağılmış bir tutam kahverengi toprak, en
yükseğinde toprağın düğünü...
Bugün bu toprağın üzerinde bir orman ve -sahiplerinin ismiyle- "Ahihud" ve
"Yasaor" denilen iki Kibutz (İsrail'deki kollektif çiftliklere verilen ad)
var.
Mahmut Derviş, aşkı söyleyen sestir; yedi yaşındayken, gün ağarırken terkedilmiş
meyve bahçesinin kıvıcık saçlarına tutulmuş bir ses. İşgal altındaki Deir
El-Asad'da yaşamış. Geçiş için verilen izin kartına "Uyruğu belirsiz"
yazılmış. Güneş ve köpük arasında kaybolurken kuş, gülüşten düşen kader ve
fırtına; belirsiz...
1970'e kadar Mahmut Hayfa'da oturur ve her bir günden bir şiir ve bir taş yapar. Her
cümleden, bir yalnızlık tarlasına ekilmiş resimler ve zeytin dalları yapar...
Moskova ve Kahire'den sonra, geçiciliğin çadırını kurduğu Beyrut'ta yaşar.
Bugün direniş şairi ilan edilmiş durumda.
Mahmut bir rüyayı, Filistin rüyasını söyleyen bir türkü olmak istiyor. Angaje bir
şair değil o; şiirin ta kendisi. Bir militan değil; has şair. Bir kahraman değil;
"güncel kaderin" aşk türküsü... Onurda ve barışta, yaşamın yüce
ışıltısını çocuklara ulaştırmak için umutsuzluğu eşeliyor.
Geleceğin hafızasına kaydetmek üzere, bugün şunları söylüyor:
"Yüzümü sürgüne döndürenler, beni bombaya dönüştürdüler... Öleceğimi
biliyorum; bugün için kaybedilmiş bir mücadele verdiğimi biliyorum; bu mücadele
gelecek içindir. Ve Filistin'in -haritada- uzak olduğunu da biliyorum Ve biliyorum ki,
onun çarpıtarak çevirdiğiniz adını da unuttunuz. Bunların hepsini biliyorum. Bunun
içindir ki Filistin'i bulvarlarınıza, evlerinize ve yatak odalarınıza taşıyorum.
Sayın hakimler, Filistin bir toprak değildir. Filistin, dünya sokaklarında dolaşan ve
ölümün türküsünü söyleyen binlerce hareketle bedene dönüştü; çünkü
haçından inmiş yeni İsa bastonunu aldı ve Filistin'den çıktı..."
"Badem Ağaçlarını Öldüren Kendi Yaralarıydı" adlı eserinden çeviren
Hüsun Umay. Ek Gündem'den alınmıştır.