!ktphane.gif (4763 bytes)

21. Sayı

Anaların Türküleri

Gabriale Mistral

Bayan Luisa F. de Garcia -Huidobro'ya
I.
Öptü beni.
Öptü beni O, ve daha şimdiden bir başkasıydım ben: damarlarımdaki nabız atışını iki katına çıkaran heyecan yüzünden ve soluyuşumda işittiğim soluyuş yüzünden. Şimdi yüreğim kadar soyludur ceninim...
Ve buluyorum da çiçeklerin kokusunu soluğumda: bütün bunların hepsi O'nun yüzünden, uyuyor karnımın içinde, çim üstündeki çiy kadar hoş.
II.
Nasıl olacak O?
Nasıl olacak O? Uzun süredir bakıp duruyordum bir gülün yapraklarına ve hoşlanıyordum onlara dokunmaktan: nasıl da istiyordum yanaklarının onlar kadar yumuşak olmasını. Ve oyalandım böğürtlen-çalılığında, çünkü böylesine sevmek istiyordum O'nun kara ve kıvırcık saçlarını. Ne ki, önemi yok şimdi bunların, çömlekçilerin sevdiği kızıl balçığın hoş rengi gibi esmer olmasının, ya da saçının hayatım gibi düz ve sıradan olmasının.
İzliyorum dağlar arasındaki boşlukları sisle dolarlarken ve sisle şekillendiriyorum küçük bir kızın, küçük şirin bir kızın silüetini: değil mi ki böyle bir çocuğum da olabilir.
Ama öncelikle istediğim, çocuğumun sevdiğim adamın tatlı bakışıyla bakması bana ve sesinde aynı titreyişin bulunması konuşurken benimle. Çünkü beni öpen adamı sevdiğim gibi öylesine seveceğim O'ndan geleni de.
III.
Bilgelik
Şimdi biliyorum, neden yirmi yaz boyunca üzerime ışık düştüğünü ve niçin beni hayrette bıraktığını tarlaların çiçeklerini koparmanın. Niçin diye soruyorum kendime bu günlerde, niçin bu tansıksı armağan: bu sıcak güneş ve bu taze çimen?
Vereceğim tatlılığı bağışlamak için geçti gitti benden ışık, mavi bir üzüm-salkımıydım sanki. İçimin derininde, damarlarımda damla damla büyüyen o şey, şarabım benim.
Bunun için yalvardım Tanrı'ya, çünkü yaratılır çocuğum berrak balçığımdan benim. Ve okuduğumda bir şiiri hızla çarparken nabzım, çocuğum için yandı içimde bir güzellik ateşi, çünkü kendisiyle doldururdu O etimin söndürülmez alazını.
IV.
Şirinlik
Uyuyan çocuk hatırına benim içimde taşıdığım gizem dolu dehlizim. Ve bütün yüreğim dua dolu, taşıyorum gizemi içimde çünkü.
Sevgiyle hafiflemiş sesim yumuşacık, çünkü uyandırmaktan korkuyorum O'nu.
Gözlerimle arıyorum şimdi yabancı yüzlerin içlerindeki acıyı, çünkü başkaları görecek solgun yanaklarımı ve anlayacak nedenini.
Ellerim yokluyor bıldırcınların yuva yaptığı çimdeki şefkatin sıkıntısıyla. Ve ben dolanıyorum sessizce ve dikkatle otlakların arasından: uyanık kalıp da kendi üzerlerine eğilen ağaçların ve eşyaların uyuyan çocukları var galiba.
V.
Bacı
Bugün bir kadının saban çektiğini gördüm. Kalçaları benimkiler gibi, sevgiyle doluydu ve çalışıyordu eğilerek toprağa.
Okşadım O'nun belini; beraberimde götürdüm O'nu evime. Benim bardağımdan içecek o kaymaklı sütü ve dehlizlerimde tadını çıkaracak gölgenin, değil mi ki sevginin gebeliğiyle yüklü karnı. Ve eğer benim göğsüm yeterince cömert değilse, arayacak benim oğlum dudaklarıyla O'nun varsıl memelerini.
VI.
Dua
Ama hayır! Benim kalçalarımı biçimlendiren Tanrı, nasıl izin verebilirdi göğsümdeki goncaların kurumasına? Büyüdüğünü duyumsuyorum göğsümün, yükseldiğini büyük bir barajdaki su gibi, sessizlikte. Ve şişkinliği vuruyor söz-veren bir gölge gibi karnıma.
Kim bu vadide, ıslaklığı memelerini doldurmayan benden daha yoksul olabilirdi ki?
Gecenin çiy'ini toplamak için kadınların dışarı koydukları çömlekler gibi, dönüyorum bağrımı Tanrı'ya; yeni bir ad veriyorum oğluma, gerçekleştiren adını veriyorum O'na ve yalvarıyorum O'na hayatın şerbeti için. Oğlum gelecek ve arayacak O'nu susuzluğuyla.
VII.
Duyarlı
Artık oynamıyorum otlaklarda ve korkuyorum sallanırken genç kızlarla salıncakta. Meyva yüklü dal gibiyim çünkü.
O denli zayıfım ki, bir gülün kokusu bayıltabilir beni öğle uykusundayken, indiğimde bahçeye doğru. Ve rüzgarın atışı akşamları tedirgin eder beni, boğar beni acılarda. Bu gece bana karşı acımasızsa eğer, öldürebilir beni efendimin tek bir bakışı bile.
VIII.
Sonsuz Acı
Soluyor yüzüm, eğer acı çekiyorsa O, içimde, O'nun gizli baskısı acı veriyor bana ve göremediğim bir devinimiyle ölebilirim O'nun.
Ama inanma saklarken O'nu içimde, düğümlenmiş olduğuna sadece benim içimle. Bir gün yollarda sere serpe koşarken O, benden çok uzaklardayken de, O'nu kırbaçlayan rüzgar eskiyecek etimde ve çığlığı O'nun açacak yolları gırtlağımda. Ağlayışım ve gülüşüm senin yüzünle başlıyor, oğlum!
IX.
O'nun İçin
O'nun için, çayır altında küçük bir kaynak gibi uzanıp uyumam. O'nun için -acı çektirme bana, zahmete sokma beni.
Bağışla bana her şeyi: benim örtülü masalarla çevrili hoşnutsuzluğumu ve bütün seslere karşı duyduğum isteksizliğimi.
Anlatın bana evinizin sıkıntılarını, yoksulluğu ve ıstıraplarınızı - ama önce altını değiştireyim çocuğumun.
Alnımda, göğsümde, dokunduğunuz her yanımdadır çocuğum ve sızlanır durur sizlerin O'na eklediği yara üstündeki bir yanıt gibi.
X.
Huzur
Artık yürüyüşe çıkamıyorum yollarda: yüzüm kızarıyor kalçalarımın genişliğinden ve gözlerimin altındaki kara çizgilerden. Ama gel çiçek vazolarıyla ve yanıma koy onları ve daha uzunca çal benim için sitarını: O'nun hatırı için boğmak istiyorum kendimi güzellikte.
Uyuyan için okuyorum bu unutulmaz dizeleri. Saat be saat emiyorum balkonda gürbüz günışığını. Bir yemiş gibi damıtmak istiyorum balı özüme. Çam ormanından esen yel yalıyor yüzümü.
Işık ve rüzgarlar boyayıp yunuyor kanımı, benim yunup arındıracağım şeyi seviyorum da ondan, nefret etmiyorum, sızlanmıyorum, seviyorum yalnızca.
Çünkü oturuyorum bu sessizlikte, bu huzurda ve örüyorum bir bedeni, tansıksı bir bedeni, damarları ve çehreyi ve gözleri ve yürekteki arılığı.
XI.
Beyaz Renkli Çocuk -giyitleri
Örüyorum tığ ile küçücük patikleri ve hazırlıyorum yumuşak çocuk bezlerini: kullanacağı herşeyi kendi elimle yapıyorum. Kasığımdan gelecek O, tanıyacak yeniden benim kokumu.
Yumuşak koyun derisi: O'nun için yüzüldün geçen yaz. Koyun bıraktı derisini sekiz ay boyunca şişsin diye ve ocak ayında ağardı deri. Dikenin iğnesi ve böğürtlen çalısı dikeni arama üzerinde. O'nun uyuduğu yer etimin yorgansı giyiti de öylesine yumuşacık.
Beyaz renkli çocuk giyitleri !Görüyor onları O, gözlerimin arasından ve gülümsüyor ve biliyor yumuşacık olduklarını...
XII.
Dünyanın Resmi
Daha önce görmemiştim Dünya'nın gerçek bir resmini. Kollarında bir çocuk taşıyan kadının düşünceleri vardır dünyanın da (yaratıklarıyla o geniş kucaklayışta).
Her şeyin anasıl anlamını öğrenmek üzereyim. Beni izleyen dağ da anadır ve bir çocuk gibi oynar akşamları sis, omuzları ve dizleri etrafında.
Aklıma bir vadi hendeği geliyor şimdi. Yabansılığın hala sakladığı şakıyan bir dalga akıyor derin yatağında, akıyor O'nun. Ben şimdi o hendek gibiyim; ta derinimde duyumsuyorum o küçük ırmağın türkü söylediğini ve veriyorum etimi O'na yabansılık gibi, çıkana değin O, günışığına.
XIII.
Kocam'a
Kucaklama beni, sen, kocam benim. Sendin bir nilüfer gibi varlığımın derininden O'nun fışkırmasını sağlayan. Şimdi bırak da durgun su gibi olayım.
Sev beni, sev beni şimdi biraz daha fazla! Ben, ki mini minnacığım, iki kat yapacağım seni yollarda. Ben, ki çok yoksulum, vereceğim sana başka gözleri, başka dudakları dünyanın tadını çıkarabilmen için. Ben, ki çok alınganım, yarılırım bir şarap testisi gibi aşktan, hayatın şarabı aksın diye benden.
Bağışla beni! Beceriksizim yürürken, beceriksizim uzatırken sana kadehini; ama doldurdun beni böylece ve verdin bana bu şaşkınlığı, böylelikle kımıldıyorum eşyalar arasında.
Bana karşı her zamankinden daha çok şefkatli ol. Kımıldatma kanımı arzunla senin, soluğumu kor alazı yapma.
Şimdi bir peçeyim ben yalnızca. Bütün bedenim altında bir çocuğun uzanıp uyuduğu bir peçedir!
XIV.
Ana
Anam görmeye geldi beni;oturdu yanı-başıma, ve hayatımızda ilk defa o ürkü -veren an hakkında konuşan iki kız-kardeş gibiydik.
Titreyerek duyumsadı karnımı ve açtı göğüslerimi usulca. Ve elleriyle dokunurken duyumsadım açıldığını içimin usulca ve bir süt dalgasının memelerime yükseldiğini.
Kızararak ve şaşkın bir şekilde anlattım O'na ağrılarımı ve bedenimdeki ürküyü; bağrına gömdüm sonra başımı ve kollarında ölesiye ağlayan küçük bir kız oldum yeniden.
XV.
Anlat Bana, Ana
Ana, anlat bana bütün eski ağrılarını. Anlat bana, nasıl doğacağını O'nun, barsaklarımla örgülenmiş küçük bedenin nasıl çıkacağını gün -ışığına.
De bana, kendisi mi arayıp bulacak memelerimi, yoksa ben mi çağıracağım O'nu süt emsin diye.
Ana, aktar bana bütün bildiklerini sevgi hakkında. Yeni okşayışları öğret bana, kocamın okşayışlarından daha da dikkatli olan okşayışları.
Gelen günlerde nasıl temizleyeceğim küçük başını O'nun? Ve incinmesin diye nasıl saracağım O'nu kundağa?
Ana, öğret bana beşiğimi sallarken söylediğin ninnileri. Bütün şarkılardan daha iyi bir uyku vereceğim O'na.
XVI.
Şafak
Acı çektim bütün bir gece, bütün gece korkudan titredi durdu etim taşıdığı armağanı getirmek için. Şakaklarım yıkandı ölüm -terinde; ama ölüm değildi O, hayattı!
Ve şimdi çağırıyorum seni Sonsuz Şirinlik adıyla, ah Tanrım, sen doğurtacaksın O'nu usulca.
Doğmasına izin ver artık ve bırak yükselsin acı dolu çığlığım şafakta ve kuş cıvıltılarına karışsın!
XVII.
Kutsal Yasa
Diyorlar ki, benim bedenimdeki hayat zayıfladı, ki damarlarım boşaldı üzüm -ezecekleri gibi: bense yalnızca hafiflediğini hissediyorum memelerimin derin bir iç çekişten sonra.
-Kimim ben diye soruyorum kendime, ki bir çocuğu dizlerimde avutacak olan ben ?
Ve yanıtını kendim veriyorum:
-Sevmiş olan biriyim ve sevdası sonsuzluğu arzulamış olan biriyim ben, öpüldüğü zaman.
Görsün beni Dünya kollarımda bu çocukla ve kutsasın beni, palmiyeler kadar üretkenim şimdi.

Çev. : İsmail H. Aksoy

İçindekilere geri dön