21. Sayı
Bayan Luisa F. de Garcia -Huidobro'ya
I.
Öptü beni.
Öptü beni O, ve daha şimdiden bir başkasıydım ben: damarlarımdaki nabız
atışını iki katına çıkaran heyecan yüzünden ve soluyuşumda işittiğim soluyuş
yüzünden. Şimdi yüreğim kadar soyludur ceninim...
Ve buluyorum da çiçeklerin kokusunu soluğumda: bütün bunların hepsi O'nun
yüzünden, uyuyor karnımın içinde, çim üstündeki çiy kadar hoş.
II.
Nasıl olacak O?
Nasıl olacak O? Uzun süredir bakıp duruyordum bir gülün yapraklarına ve
hoşlanıyordum onlara dokunmaktan: nasıl da istiyordum yanaklarının onlar kadar
yumuşak olmasını. Ve oyalandım böğürtlen-çalılığında, çünkü böylesine
sevmek istiyordum O'nun kara ve kıvırcık saçlarını. Ne ki, önemi yok şimdi
bunların, çömlekçilerin sevdiği kızıl balçığın hoş rengi gibi esmer
olmasının, ya da saçının hayatım gibi düz ve sıradan olmasının.
İzliyorum dağlar arasındaki boşlukları sisle dolarlarken ve sisle şekillendiriyorum
küçük bir kızın, küçük şirin bir kızın silüetini: değil mi ki böyle bir
çocuğum da olabilir.
Ama öncelikle istediğim, çocuğumun sevdiğim adamın tatlı bakışıyla bakması bana
ve sesinde aynı titreyişin bulunması konuşurken benimle. Çünkü beni öpen adamı
sevdiğim gibi öylesine seveceğim O'ndan geleni de.
III.
Bilgelik
Şimdi biliyorum, neden yirmi yaz boyunca üzerime ışık düştüğünü ve niçin beni
hayrette bıraktığını tarlaların çiçeklerini koparmanın. Niçin diye soruyorum
kendime bu günlerde, niçin bu tansıksı armağan: bu sıcak güneş ve bu taze çimen?
Vereceğim tatlılığı bağışlamak için geçti gitti benden ışık, mavi bir
üzüm-salkımıydım sanki. İçimin derininde, damarlarımda damla damla büyüyen o
şey, şarabım benim.
Bunun için yalvardım Tanrı'ya, çünkü yaratılır çocuğum berrak balçığımdan
benim. Ve okuduğumda bir şiiri hızla çarparken nabzım, çocuğum için yandı içimde
bir güzellik ateşi, çünkü kendisiyle doldururdu O etimin söndürülmez alazını.
IV.
Şirinlik
Uyuyan çocuk hatırına benim içimde taşıdığım gizem dolu dehlizim. Ve bütün
yüreğim dua dolu, taşıyorum gizemi içimde çünkü.
Sevgiyle hafiflemiş sesim yumuşacık, çünkü uyandırmaktan korkuyorum O'nu.
Gözlerimle arıyorum şimdi yabancı yüzlerin içlerindeki acıyı, çünkü başkaları
görecek solgun yanaklarımı ve anlayacak nedenini.
Ellerim yokluyor bıldırcınların yuva yaptığı çimdeki şefkatin sıkıntısıyla.
Ve ben dolanıyorum sessizce ve dikkatle otlakların arasından: uyanık kalıp da kendi
üzerlerine eğilen ağaçların ve eşyaların uyuyan çocukları var galiba.
V.
Bacı
Bugün bir kadının saban çektiğini gördüm. Kalçaları benimkiler gibi, sevgiyle
doluydu ve çalışıyordu eğilerek toprağa.
Okşadım O'nun belini; beraberimde götürdüm O'nu evime. Benim bardağımdan içecek o
kaymaklı sütü ve dehlizlerimde tadını çıkaracak gölgenin, değil mi ki sevginin
gebeliğiyle yüklü karnı. Ve eğer benim göğsüm yeterince cömert değilse, arayacak
benim oğlum dudaklarıyla O'nun varsıl memelerini.
VI.
Dua
Ama hayır! Benim kalçalarımı biçimlendiren Tanrı, nasıl izin verebilirdi
göğsümdeki goncaların kurumasına? Büyüdüğünü duyumsuyorum göğsümün,
yükseldiğini büyük bir barajdaki su gibi, sessizlikte. Ve şişkinliği vuruyor
söz-veren bir gölge gibi karnıma.
Kim bu vadide, ıslaklığı memelerini doldurmayan benden daha yoksul olabilirdi ki?
Gecenin çiy'ini toplamak için kadınların dışarı koydukları çömlekler gibi,
dönüyorum bağrımı Tanrı'ya; yeni bir ad veriyorum oğluma, gerçekleştiren adını
veriyorum O'na ve yalvarıyorum O'na hayatın şerbeti için. Oğlum gelecek ve arayacak
O'nu susuzluğuyla.
VII.
Duyarlı
Artık oynamıyorum otlaklarda ve korkuyorum sallanırken genç kızlarla salıncakta.
Meyva yüklü dal gibiyim çünkü.
O denli zayıfım ki, bir gülün kokusu bayıltabilir beni öğle uykusundayken,
indiğimde bahçeye doğru. Ve rüzgarın atışı akşamları tedirgin eder beni, boğar
beni acılarda. Bu gece bana karşı acımasızsa eğer, öldürebilir beni efendimin tek
bir bakışı bile.
VIII.
Sonsuz Acı
Soluyor yüzüm, eğer acı çekiyorsa O, içimde, O'nun gizli baskısı acı veriyor bana
ve göremediğim bir devinimiyle ölebilirim O'nun.
Ama inanma saklarken O'nu içimde, düğümlenmiş olduğuna sadece benim içimle. Bir
gün yollarda sere serpe koşarken O, benden çok uzaklardayken de, O'nu kırbaçlayan
rüzgar eskiyecek etimde ve çığlığı O'nun açacak yolları gırtlağımda.
Ağlayışım ve gülüşüm senin yüzünle başlıyor, oğlum!
IX.
O'nun İçin
O'nun için, çayır altında küçük bir kaynak gibi uzanıp uyumam. O'nun için -acı
çektirme bana, zahmete sokma beni.
Bağışla bana her şeyi: benim örtülü masalarla çevrili hoşnutsuzluğumu ve bütün
seslere karşı duyduğum isteksizliğimi.
Anlatın bana evinizin sıkıntılarını, yoksulluğu ve ıstıraplarınızı - ama önce
altını değiştireyim çocuğumun.
Alnımda, göğsümde, dokunduğunuz her yanımdadır çocuğum ve sızlanır durur
sizlerin O'na eklediği yara üstündeki bir yanıt gibi.
X.
Huzur
Artık yürüyüşe çıkamıyorum yollarda: yüzüm kızarıyor kalçalarımın
genişliğinden ve gözlerimin altındaki kara çizgilerden. Ama gel çiçek vazolarıyla
ve yanıma koy onları ve daha uzunca çal benim için sitarını: O'nun hatırı için
boğmak istiyorum kendimi güzellikte.
Uyuyan için okuyorum bu unutulmaz dizeleri. Saat be saat emiyorum balkonda gürbüz
günışığını. Bir yemiş gibi damıtmak istiyorum balı özüme. Çam ormanından
esen yel yalıyor yüzümü.
Işık ve rüzgarlar boyayıp yunuyor kanımı, benim yunup arındıracağım şeyi
seviyorum da ondan, nefret etmiyorum, sızlanmıyorum, seviyorum yalnızca.
Çünkü oturuyorum bu sessizlikte, bu huzurda ve örüyorum bir bedeni, tansıksı bir
bedeni, damarları ve çehreyi ve gözleri ve yürekteki arılığı.
XI.
Beyaz Renkli Çocuk -giyitleri
Örüyorum tığ ile küçücük patikleri ve hazırlıyorum yumuşak çocuk bezlerini:
kullanacağı herşeyi kendi elimle yapıyorum. Kasığımdan gelecek O, tanıyacak
yeniden benim kokumu.
Yumuşak koyun derisi: O'nun için yüzüldün geçen yaz. Koyun bıraktı derisini sekiz
ay boyunca şişsin diye ve ocak ayında ağardı deri. Dikenin iğnesi ve böğürtlen
çalısı dikeni arama üzerinde. O'nun uyuduğu yer etimin yorgansı giyiti de öylesine
yumuşacık.
Beyaz renkli çocuk giyitleri !Görüyor onları O, gözlerimin arasından ve
gülümsüyor ve biliyor yumuşacık olduklarını...
XII.
Dünyanın Resmi
Daha önce görmemiştim Dünya'nın gerçek bir resmini. Kollarında bir çocuk taşıyan
kadının düşünceleri vardır dünyanın da (yaratıklarıyla o geniş kucaklayışta).
Her şeyin anasıl anlamını öğrenmek üzereyim. Beni izleyen dağ da anadır ve bir
çocuk gibi oynar akşamları sis, omuzları ve dizleri etrafında.
Aklıma bir vadi hendeği geliyor şimdi. Yabansılığın hala sakladığı şakıyan bir
dalga akıyor derin yatağında, akıyor O'nun. Ben şimdi o hendek gibiyim; ta derinimde
duyumsuyorum o küçük ırmağın türkü söylediğini ve veriyorum etimi O'na
yabansılık gibi, çıkana değin O, günışığına.
XIII.
Kocam'a
Kucaklama beni, sen, kocam benim. Sendin bir nilüfer gibi varlığımın derininden O'nun
fışkırmasını sağlayan. Şimdi bırak da durgun su gibi olayım.
Sev beni, sev beni şimdi biraz daha fazla! Ben, ki mini minnacığım, iki kat
yapacağım seni yollarda. Ben, ki çok yoksulum, vereceğim sana başka gözleri, başka
dudakları dünyanın tadını çıkarabilmen için. Ben, ki çok alınganım,
yarılırım bir şarap testisi gibi aşktan, hayatın şarabı aksın diye benden.
Bağışla beni! Beceriksizim yürürken, beceriksizim uzatırken sana kadehini; ama
doldurdun beni böylece ve verdin bana bu şaşkınlığı, böylelikle kımıldıyorum
eşyalar arasında.
Bana karşı her zamankinden daha çok şefkatli ol. Kımıldatma kanımı arzunla senin,
soluğumu kor alazı yapma.
Şimdi bir peçeyim ben yalnızca. Bütün bedenim altında bir çocuğun uzanıp uyuduğu
bir peçedir!
XIV.
Ana
Anam görmeye geldi beni;oturdu yanı-başıma, ve hayatımızda ilk defa o ürkü -veren
an hakkında konuşan iki kız-kardeş gibiydik.
Titreyerek duyumsadı karnımı ve açtı göğüslerimi usulca. Ve elleriyle dokunurken
duyumsadım açıldığını içimin usulca ve bir süt dalgasının memelerime
yükseldiğini.
Kızararak ve şaşkın bir şekilde anlattım O'na ağrılarımı ve bedenimdeki
ürküyü; bağrına gömdüm sonra başımı ve kollarında ölesiye ağlayan küçük
bir kız oldum yeniden.
XV.
Anlat Bana, Ana
Ana, anlat bana bütün eski ağrılarını. Anlat bana, nasıl doğacağını O'nun,
barsaklarımla örgülenmiş küçük bedenin nasıl çıkacağını gün -ışığına.
De bana, kendisi mi arayıp bulacak memelerimi, yoksa ben mi çağıracağım O'nu süt
emsin diye.
Ana, aktar bana bütün bildiklerini sevgi hakkında. Yeni okşayışları öğret bana,
kocamın okşayışlarından daha da dikkatli olan okşayışları.
Gelen günlerde nasıl temizleyeceğim küçük başını O'nun? Ve incinmesin diye nasıl
saracağım O'nu kundağa?
Ana, öğret bana beşiğimi sallarken söylediğin ninnileri. Bütün şarkılardan daha
iyi bir uyku vereceğim O'na.
XVI.
Şafak
Acı çektim bütün bir gece, bütün gece korkudan titredi durdu etim taşıdığı
armağanı getirmek için. Şakaklarım yıkandı ölüm -terinde; ama ölüm değildi O,
hayattı!
Ve şimdi çağırıyorum seni Sonsuz Şirinlik adıyla, ah Tanrım, sen doğurtacaksın
O'nu usulca.
Doğmasına izin ver artık ve bırak yükselsin acı dolu çığlığım şafakta ve kuş
cıvıltılarına karışsın!
XVII.
Kutsal Yasa
Diyorlar ki, benim bedenimdeki hayat zayıfladı, ki damarlarım boşaldı üzüm
-ezecekleri gibi: bense yalnızca hafiflediğini hissediyorum memelerimin derin bir iç
çekişten sonra.
-Kimim ben diye soruyorum kendime, ki bir çocuğu dizlerimde avutacak olan ben ?
Ve yanıtını kendim veriyorum:
-Sevmiş olan biriyim ve sevdası sonsuzluğu arzulamış olan biriyim ben, öpüldüğü
zaman.
Görsün beni Dünya kollarımda bu çocukla ve kutsasın beni, palmiyeler kadar
üretkenim şimdi.
Çev. : İsmail H. Aksoy