22. Sayı
'Özgürlük' ve 'Özne'nin neliği-ne olduğu üzerine yapılacak her inceleme,
tanımlama ve açıklama çabası, içinde teorik ve pratik düzeylerde birçok sorunu ve
çoğu yerde de bir takım zorlukları taşıyacaktır kuşkusuz.
Teorik - düşünsel düzeylerde, yapılan çalışmada kullanılan hammaddelerin
(kavramların) yetersizliği ve bulanıklığı; pratik düzeylerde ise üzerlerinde
çalışılan bu kavramlara karşılık gelen ya da gelebilecek olan nesnel yapıların -
daha doğru bir deyişle alanların- bulunmasında karşılaşılan zorluklar; bize bu
kavramların, bu kavram çiftinin ne kadar karmaşık ve iç içe geçmiş olduğunun,
tüm bunlara bağlı olarak ne kadar bulanık, bulanık olduğu düzeyde soyut ve soyut
oldukları düzeyde de anlaşılmaz, içinden kolay kolay çıkılmaz bir yapıya sahip
olduklarını göstermektedir.
Başka türlü söyleyecek olursak; çalışmayı yapanın üreteceği teorik- pratik
düzeydeki söylemin ortaya konulmasında karşılaşacağı tüm bu zorluklar bir yana,
üzerinde hemen hemen herkesin en azından genel bir düşünceye sahip olduğu ama onlar
üzerinde hiçbir kimsenin tam bir uzlaşmaya- anlaşmaya varamadığı (çoğu
kavramların kendi iç yapılarından ve karşılık geldikleri alanların
belirsizliğinden dolayı) içinde alabildiğince çok ve iç içe geçmiş anlam katları
barındıran bir kavram çifti ile karşı karşıya gelmekteyiz.
Ne var ki içlerinde taşıdıkları tüm bu sorunlara ve bulanıklıklara rağmen, tarih
boyunca 'Özneler' ya da daha doğru bir deyişle 'Özne olmaya çabalayanlar', bu kavram
çiftine ulaşmak, onları içselleştirmek ve içselleştirdikleri ölçüde de
somutlaştırmak için; teorik-pratik düzeylerde kıyasıya ama çoğun bilinçsizce bir
mücadelenin içine o ya da bu biçimde, o ya da bu düzeyde girmişlerdir.
Tarihsel-toplumsal süreç içerisinde bu mücadelenin nesnelerinin değişmesine rağmen;
mücadelenin kendisi hiç değişmemiş, çoğu zaman yükselerek süre gitmiş, bu istek
ve çaba hiç durulmamış, daha doğrusu durultulamamıştır.
Öyleyse biz de hiç zaman geçirmeksizin ve henüz isteğimiz de durultulamamışken
kendimizi bu mücadelenin içine atıp; bu kavram çiftini aydınlatmamızda ve buna
bağlı olarak ortaya çıkarabilmemizde işimize yarayacak olan ilk tutamağı-ilk
basamağı elede etmek için, hemen şöyle bir soruyla bu mücadeleyi yeniden
başlatalım:
Nedir bu 'Özgürlük' ve 'Özne' denen şeyler?
Kanımca, 'Özgürlük'; 'Özne' (İnsan) 'Nesne' (Doğa) arasındaki karşılıklı
ilişkide-etkileşimde (Diyalektikte) kendi temellerini bulmakta ve beraberinde
karşımıza bir alanı da ortaya çıkarmaktadır. İşte bundan sonraki süreçte
uğraşacağımız şeyler artık bu 'Alan' ve 'İlişkiler' olacaktır büyük ölçüde.
Tarihsel toplumsal süreci, daha doğrusu Özne ile Nesne'nin birbirleriyle girdikleri
ilişkinin tarihini gözden geçirdiğimizde; Özne ile Nesne arasındaki ilişkinin ilkin
dolaysız-doğrudan, naiv bir biçimde olduğunu görebiliriz. İşte tam da burada ve bu
anda Özne ve Özgürlük birer somut belirlenim olarak karşımıza
çıkarlar-kendilerini varederler.
Ancak bu somut var-oluş çok da uzun sürmez-süremez. Çünkü bu ilişkinin-ilişkiler
ağının beraberinde getirdiği, ortaya çıkardığı 'Üretim' denen olgu ve bu olguyla
bağlantılı olarak Özne'nin kendi dışında var-olanlar (somut-soyut) ortaya koymaya
başlaması, beraberinde Özne'nin Nesne'yle olan ilişkisinin de karmaşıklaşmasına ve
dolayımlanmasına yol açar.
Artık naiv olarak var-olan Özne ve Nesne'nin yerini, kendini çeşitli (Ekonomik,
Siyasal ve Kültürel) kavramsal yapılarla ortaya koyan, dışa vuran, dışsallaştıran
'İlişki'nin kendisi alır.
Tarihsel-toplumsal süreç içinde, kendini her zaman ve mekanda yarı ayrı özel
kavramsal yapılarla dışavuran-dışsallaştıran bu 'İlişki-İlişkiler ağı',
Özne'yi özne olmaktan çıkarıp onu -eğer kavram yerindeyse- 'Eksikli Özne' haline
getirir.
Ayrıca bu 'ilişkiler ağı-bu yapılar', Özgürlük'ün üzerinde temellendiği
'Alan'ı da bulanıklaştırıp, bölük-pörçük eder, onu (özgürlüğün alanını)
genel olmaktan çıkarıp tekilleştirir ve/veya dönemsel olarak tikelleştirir.
"Masalda anlatıldığı üzere; Bir gün, uyuyan adamın ağzından içeriye bir
yılan girer ve midesine yerleşir. Adam uyandığında büyük bir korkuyla anlar ki, o
zamana kadar 'Özgürce' sürdürdüğü yaşam sona ermiştir. Artık varlığı, tamamen
yılanın keyfine bağımlı olmuştur."
O (Eksikli Özne) artık 'Nesne'yle girdiği ilişkiyi bu yapılar üzerinden kurmak
zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Onun bu zorunluluğu ise ilk bakışta
başkasının/başkalarının 'Özgürlük'ünü ortaya çıkmasını sağlar gibi
gözükür.. Ancak 'Özgürlük'ünü 'Nesne' ile girdiği 'İlişki'de kaybedenlerin,
artık başkaları için ürettiği 'Özgürlük Alanları'nı kullananların da 'Tam
Özgür' oldukları söylenemez.
"Ancak masalda unutulan bir nokta vardı; Yılan, insanı ele geçirir, ona
hükmedebilmek, istediğini yaptırabilmek için; ama bu durum yılanın da insana olan
bağımlılığını beraberinde getirir. Yani yılan da özgür olma durumunu
yitirmiştir."
Çünkü var-olmaları zorunluluklarının başkaları tarafından yerine getirilmesine
bağlı olan bu tekil/tikel özneler de artık 'Bağımlı-Özgür Özneler' haline
gelirler/gelmişlerdir. Varolan bu iki nesnel durum da zorunluluklar sonucu ortaya
çıkmakta; ancak kendilerini farklı bağlamlarda ve konumlarda sunmaktadırlar.
"Güzel bir sabah adam uyandığında birden yılanın gitmiş olduğunu fark eder.
Önce benliğini büyük bir sevinç sarar, bu yeniden kazanılan özgürlüğün verdiği
sevinçtir. Oysa hemen sonra anlar ki ne yapması gerektiğini artık bilmemektedir.
Adamın içinde bir yer boşalmıştır."
'Özgürlük'ünü ve 'Özne' olma durumunu elde etmek isteyen bu 'Eksikli Özne' ne
yapmalı/nasıl yapmalıdır?
İlkin tüm bu 'İlişkiler ağı'nın ve ona bağlı olarak ortaya çıkan ve onu
yöneten 'yapı'ların ne olduğunun farkına varılmalıdır. Farkına varmaksa, tüm bu
süreçlerin dışına çıkmak, dışına sıçramakla olası hale gelebilir
gözükmektedir. Bu gerekli ancak yeterli değildir.
Bu süreçlerin dışına sıçrama; ancak kendine 'kullanılabilir boş zaman'
bulma/yaratma, bedensel zihinsel emeğini kendini yeniden kurmak-oluşturmak için harcama
ve tüm bunlar doğayla girdiği 'İlişki'yi saydamlaştırma edimiyle birleştiği
oranda anlam kazanabilir-gerçekleşebilir. Çünkü; "Zorunluluk ve dışardan
dayatılan koşulların belirlediği çalışmanın sona erdiği noktada özgürlük
alanı başlar... bu nedenle, doğası gereği, özgürlük, gerçek maddi üretimin
ötesindeki bir alanda yer alır"(Marx).
Öyleyse, haydi, 'Oraya', 'maddi üretimin ötesindeki alana' giden yolu bulmak için,
haydi, hep birlikte aramaya...