!ktphane.gif (4763 bytes)

22. Sayı

Mit ve İdeoloji

Fatma Öz

Mitleri, geçmiş kültürlerde varolan inanç yapıları olarak değerlendirirsek; inanç yapıları olmaları bağlamında mitlerin toplumsal-kültürel olarak ne gibi insani gereksinimleri karşılamış olabileceklerini ideoloji kavramı ışığında tartışmak gerekiyor. Mitlerin ideolojik içeriğini belirlemeden önce, genel olarak mit ve ideoloji arasındaki ilişkinin niteliği konusunda bir açıklama yaparak mit ve ideoloji arasındaki ilişkiyi farklılıkları ve benzerlikleri temelinde anlaşılır hale getirebiliriz.
Toplumsal işlev ve etkilere sahip simgesel anlam biçimlerinden olan mit-ideoloji farklılığı konusunda şunlar dile getirilebilir: "...Mitin, her zaman, doğum, cinsellik ve ölüm, kutsal zamanlar, mekanlar ve kökenler gibi engin 'metafizik' sorunlar üzerinde dönüp duran, yayılma alanı oldukça geniş bir terim olduğu iddia edilebilir. Buna karşılık ideolojiler genel olarak, bu büyük meseleleri içeren, ama onları doğrudan doğruya iktidar meselesi ile ilişkilendiren, daha özel ve daha pragmatik olan söylem biçimleridir. ...Mitler siyasi iktidarı ideolojiler kadar doğrudan doğruya meşrulaştırmıyor olabilir... Mitsel figürler ve olaylar bir olağanüstülük halesi ile donatılan figür ve olaylardır: Bazı ortak amaç veya fantezileri özellikle saf form halinde süzen ayrıcalıklı örnek oluşturucu ve hayatı aşan fenomenlerdir."(1)
T. Eagleton'a göre mitlerin şey'lere yüklediği esrarengiz anlamları, ideolojiler çoğu zaman, toplumsal inandırıcılık bağlamında kullanırlar. Fakat: "mitler her zaman bir egemen iktidarın hizmetinde aldatıcı etkiler yaratma anlamında mistifiye edici olma zorunda değillerdir... Son olarak, mitlerin tipik olarak anlatı formunda olduklarını, buna karşılık ideolojilerin istisnasız bir şekilde bu formu benimsemediklerini görürüz."(2)
Mitler insan düşüncesinin dinsel yönelimiyken, ideolojiler insan düşüncesinin şey'lere ilişkin dolaylı anlatılarıdır. İnsan düşüncesinin mit ve ideoloji bağlamında sözü edilen tam da bu özelliğinden dolayı, J.W.Lapierre, bütün kültürlerde iki düşünme biçiminin birbirinden ayrılamayacağını belirtir: "Bir sınıf, ideolojisi sayesinde, ...toplumda yerini alır ve bu sınıfın mensupları birbirlerini karşılıklı olarak bilirler. Çünkü aynı değer ve ilkeler sisteminin birer parçasıdırlar."(3) Mitler, bu görüş açısından, evrende insan doğasının betimlemesi, varolan toplumun onaylanması veya eleştirilmesi işlevini de görebilirler.
Eski toplumların tinsel yapılarını oluşturan mitlerin anlaşılmasında ideolojinin şu özelliği önemli bir bakış açısı vermektedir: "İdeoloji, kendi amacına ve otoriter yapısına uygun bir politika yürütmek için plan yapmada ve dünyaya yeniden anlam vermede kullanılır. Felsefe, din, estetik, bilim sistemleri gibi ideoloji de bir 'program', 'sosyal ve psişik süreçlerin örgütlenmesi için tutarlı' bir model sağlayan kültürel bir kalıptır."(4)
İlkin oldukça farklı anlamları olan ideoloji kavramını, mitlerin işlevini anlamamız açısından hangi bağlamda ele aldığımızı belirtmek gerekiyor. İdeoloji kavramını tanım alırken referans olarak T. Eagleton'u alıp, ilk ideoloji tanımını verebiliriz: "...İdeolojinin, toplumsal yaşamdaki fikir, inanç ve değerleri üreten genel maddi süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür bir tanım 'kültür'e yakındır. İdeoloji veya kültür, bu anlamda belirli bir toplumdaki bütün anlamlandırma pratiklerini ve simgesel süreçleri kapsayan bir kompleksin tamamına karşılık gelir; toplumsal pratiklerin kendilerinden çok... bireylerin bu pratikleri 'yaşama' biçimlerini ima eder."(5) Mitleri, yaşamı anlamlandıran yapılar olarak değerlendirirsek, ona inanan insanlar için mitler bir ideoloji olarak ortaya çıkar. "Mitler kutsal gerçekliğin anlatım biçimleri olmaları bağlamında, insanlara yaşamda, olması gereken bilgi birikimlerini de sunarlar; işte bu yanıyla insanların günlük eylemlerini belirleyen, mitlerin topluluk yaşamında ortaya çıkan ideolojik görünümleri konusunda şunlar söylenebilir: "Mit bir sembol değil, nesnesinin doğrudan ifadesidir: ...geçmişteki bir gerçekliğin anlatı biçiminde yeniden yaşatılmasıdır. Bu bilgi, derin dini ihtiyaçların ahlaki amaçların, toplumsal tabiliğin karşılanması için, haklar, hatta pratik gerekler nedeniyle verilir. Mitin ilkel kültürlerde vazgeçilmez bir işlevi vardır; O, inancın ifadesidir, ...; ahlakı korur ve ona güç verir; ayinin üretkenliğine kefil olur ve insan için örnek olacak pratik kurallar içerir."(6) Böylelikle mitler kutsal olan, doğaüstü gerçeklerden hareketle, söz konusu olan toplumun genel kabul gören değerlerini güçlendirerek, bu değerlerin dışında şeylerin üretiminde ve tüketiminde ilk örnekleri içermeleri bağlamında maddi-toplumsal hayatı da yönlendiren birer ideoloji olurlar.
Mitle ilişki açısından bir diğer tanımda da ideoloji: "Toplumsal açıdan önemli belirli bir grubun veya sınıfın içinde bulunduğu durumu ve hayat deneyimlerini simgeleyen (doğru veya yanlış) inanç ve fikirlere karşılık gelir."(7) Bu tanımlamada ideoloji kavramı, karşımıza daha çok bir dünya görüşü anlamında çıkmaktadır. İdeolojik bağlamda mitlerde karşımıza çıkan bu dünya görüşü kutsal gerçeklikleri temsil eder. İlksel insanın inanç dizgesi olarak mit, hem kutsal gerçeklikler olarak kabul edilmekte; hem de kültürün bir ürünü olması bağlamında gerçekliklerin açıklanması olarak görülmektedir. J.Campbell'in tezine göre de mit ruhsal yetke ve dünyevi güçlerini kendisinden, dolaylı olarak da sunmuş olduğu gerçeklikten almaktadır.
Kutsal olanla birlikte, yaşamın tümünü kucaklayan dinin, geçekliğin mutlak anlamını sunması yanında insanlara bu dünyada mutlak gerçekliğe uygun yaşamaları gerektiğini de söyler. Böylesi bir belirlemenin temelinde dinin bir anlamlandırma sistemi olduğu kadar,insanın bu gününe yönelik genel bir söylemi içerdiğine ilişkin anlayış da vardır. Mitin, ilksel insanın inanma ve gündelik yaşamını belirlemesi bağlamında "Mit, grubun geleneklerine, inançlarına ve ayinlerine otorite ve ilahi onaylama sağlayan bir güçtü. Mitoloji eski insanın bilimi idi; onun aracılığı ile ...Tanrı'nın, insanın ve evrenin orjinini ve özünü, elinden gelen en iyi bir tarzda anlattı. Mitler, aynı zamanda, topluluğun bozuluşunu ve eşitsizlikleri açıklamak için de gelişti. Yaşamın güvensizliği, insanların zaafları ve ölümün esrarengizliği kaçınılmazcasına ilahlar ve kahramanlar, cennet ve öteki dünyadaki yaşam üzerine mitlere yol açtı."(8)
Mit-ideoloji ilişkisi açısından, ideolojiyi bir toplumun kollektif ve simgesel ifade etme biçimi olarak belirledikten sonra, ideolojinin aynı zamanda toplumsal grupların çıkarlarının meşrulaştırılması ve desteklenmesi anlamına da geldiğini vurgulamak gerekiyor. T. Eagleton egemen ideolojilerin, basit bir şekilde düşüncelerin yukarıdan dayatılmasına dayanmadığını ileri sürerek, bağımlı kılınmış sınıf veya grupların farklı kültürel araçlarla bu düşünceleri içselleştirdiklerini belirtir. Mitos'un söylendiği anlamda meşrulaştırıcı ve destekleyici özellikleri, toplumsal yapıyı düzenleyen anlam dizgeleri olmaları bağlamında ideolojiktirler. İdeoloji olarak mitler toplumsal eylemimize yön verir ve şekillendirirler.
Her dönemin geçirmiş olduğu tarihsel değişiklikler, tinsel alanda yeni mitsel anlatıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Geçmiş kültürlerin vazgeçilmez parçası olan mitler kendilerini sürekli yenilemek zorunda kalmışlardır. Çünkü: "Mit, mucizelere gereksinimi olan yaşayan inancın, bir örneğe gereksinim gösteren sosyal statünün, doğrulanma gerektiren ahlak bilgisinin sabit bir yan ürünüdür."(9) Mitler her zaman ilk kutsal gerçeklikleri yansıtsalar da, görüldüğü gibi her tarihsel dönemin egemen toplumsal grupları arasındaki ilişkinin niteliği ve toplumda egemen olarak kabul gören ahlak anlayışı değiştikçe bu yapılara uyum sağlayacak bir biçime bürünmektedirler.
İlksel toplulukların ekonomik yapısıyla bir ideoloji olarak mitlerin oluşumu konusunda G. Childe'ın belirlenimleri de şöyledir:"Basit donatılmış toplumlarda yaşam gerekli zamanda, gerekli işin, uygun biçimde yapılmasına dayanır; bu inanç, toplumum tüm üyelerini içeren kesin bir eylem ve davranış biçimi saptar. Bu biçim de, sosyal kuruluşlar, geleneksel kurallar ve yasaklarda anlatımını bulur; büyüsel-dinsel inançlar ve korkularla kesinleştirilir. Günlük yaşam olaylarının çeşitli törenlerle kutlanması ve yaşanması gibi geleneksel kurallar da büyüsel güçlerce korunur, ...Yerleşen ekonomi, uygun ideolojiyle sağlamlaştırılır."(10) İdeolojik anlamda mit varolan düzenin haklılığını göstermek gibi toplum yaşamında temel bir işlev yerine getirdiği için pek çok topluluğun düşünce dünyasının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Ayrıca: "Mitoloji uyanan bilinci, kendini besleyen kaynakların gücüne inandırmaktır."(11) Mit hem bireyi tarihsel koşullardan ve belirlenimlerden koparır hem de Mit-Toplum etkileşmesinden hareketle (bu etkileşmenin kökeninde mitin o toplumun kültürünün bir ürünü olması yatar) bireyin içinde bulunduğu toplumla bütünleşmesini sağlar.
İlksel insan için önemli olan Mitleri öğrenmektir. Çünkü, Mitleri bilmek, nesnelerin kökenindeki sırrı öğrenmek, aynı zamanda nesnelerin nasıl varolduklarını öğrenmek demektir.
Tarihin ilk dönemlerinden başlayarak insan zihni bir dizi bilinç-dışı kutsal imgeler yaratmıştır. Toplumsal anlamda eylemlerimizi belirleyen mitleri oyun kavramı ile de değerlendirmek gerekiyor. Huzinga, kültürlerdeki oyun öğesine ilişkin olarak başlangıçta oyunun eğlenceli olduğunu, kendinden geçerek bütünleşmenin gerçekleşmediğini ifade eder: "Mitolojinin bütün vahşi imgeleminde hayal peşinde koşan bir ruhun rol ve içtenlik çizgisinin sınırındaki oyunu vardır."(12) İlksek insan ritüellerin gerçek olmadığı yolunda bir bilince sahiptir. Ancak inandırma öğesinin etkisi ile ilksel insan kendini rolüne kaptırır. Şöyle ki: "Vahşi, oyundaki çocuk gibi, kendisini rolüne veren iyi bildiği bir aktördür; aynı zamanda 'gerçek' bir aslan olmadığını çok iyi bildiği bir şeyin kükremesinden ödü kopan iyi bir izleyicidir."(13) Ritüeli gerçekleştiren insan somut bilinçsel bir durumla deneyimine başlamakla birlikte, kendini özdeşleştirdiği kutsal imgelerin yardımıyla bilinçdışı bir alana geçmektedir. Fakat bu geçiş insani tepkileri vermek düzeyinde sürekli bilinç-bilinçdışı, dindışı-kutsal alanlarda gidip gelmeleri de içermektedir.
Huizinga, Oyun olgusunu özet olarak şöyle tanımlar: "Oyun belli bir yer, zaman ve irade sınırları içinde, aşikâr bir düzene uygun olarak, serbestçe rıza gösterilen kurallara uyularak ve maddi yarar ve gereklilik alanının dışında cereyan eden bir faaliyettir. İster kutsal bir oyun, isterse bir bayram; ister bir ayin, ...oyunun ortamı büyülenme ve heyecan ortamıdır."(14) Mitler bilinen somut gerçeklik görünümlerini değiştirerek, kutsal olan şeylerin hayal edildiği anlatılardır. İlksel insan mitlerin yardımıyla dünyevi olguları açıklamaya çalışırken, tanrısal anlatılara başvurur. Mitlerin bu ikili yanı, yani hem dünyevi olanı aydınlatma hem de kutsal olan gerçekliği temsil etmesi durumunu oyun olgusu ile ilişkilendiren Huizinga'ya göre: "Mitosun, 'gerçek' görüntüsü verdiği değişken fantazilerin her birinde, ciddiyet ile şakacılığın sınırlarında yer alan yaratıcı bir zihin vardır. Son olarak ibadet konusunu ele alalım. İlkel topluluk, kendine dünyanın esenliğini güvenceye alma olanağı sağlayan Kutsal ayinlerini ...kelimenin gerçek anlamıyla basit oyunlar biçiminde gerçekleştirmektedir."(15)
Sonuç olarak mitler insanı ilgilendiren her konuda bilgilendirici olurlarken, bireyi toplulukla ve doğayla bütünleştirmeleri bağlamında, bireyin bilincine hem toplumun kabul gören değerlerini yüklerler, hem de insanın doğayla uyum ve güven içinde yaşamalarını sağlarlar. Dış dünyayı anlamlandıran mitlerin ideolojik güçleri de sanırız işaret etmeye çalıştığımız işlevlerinden kaynaklanmaktadır.

(1) Terry Eagleton, İdeoloji, Çev.: Muttalip Özcan, Ayrıntı Yay., 1. Basım, İstanbul 1996, s: 263.
"O gerçekten bilinenden başkadır / Ve dahası, bilinmeyenden ötededir." Upanişadlar
(2) A.g.y., s:264.
(3) J. W. Lapierre, 'İdeoloji Nedir?', İlimler ve İdeolojiler (Derleme), Çev.: Fahrettin Arslan, Umran Yay., 1. Basım, Ankara 1981, s: 10.
(4) William T. Bluhm, 'İdeoloji ve Politik Kültür', İdeoloji İzerine (Derleme), Çev.: Can Şahan, Kuram Yay., 1. Basım, İstanbul, Tarihsiz, s: 34.
(1) Terry Eagleton, İdeoloji, Çev.: Muttalip Özcan, Ayrıntı Yay., 1. Basım, İstanbul 1996, s: 263.
"O gerçekten bilinenden başkadır / Ve dahası, bilinmeyenden ötededir." Upanişadlar
(2) A.g.y., s:264.
(3) J. W. Lapierre, 'İdeoloji Nedir?', İlimler ve İdeolojiler (Derleme), Çev.: Fahrettin Arslan, Umran Yay., 1. Basım, Ankara 1981, s: 10.
(4) William T. Bluhm, 'İdeoloji ve Politik Kültür', İdeoloji İzerine (Derleme), Çev.: Can Şahan, Kuram Yay., 1. Basım, İstanbul, Tarihsiz, s: 34.
(5) Terry Eagleton, İdeoloji, s:55.
(6) B. Malinowski, Büyü, Bilim ve Din, s:88.
(7) Terry Eagleton, İdeoloji, s:55.
(8) Fred Gladstone Bratton, Yakın Doğu Mitolojisi,
Çev.: Nejat Muallimoğlu, M.İ.İ.F.V. Yay. 1.Basım, İstanbul
1995, s: 19-20.
(9) B. Malinowski, Büyü, Bilim ve Din, s: 131.
(10) Gordon Childe, Kendini Yaratan İnsan, s: 134.
(11) Joseph Campell, Yaratıcı Mitoloji, Çev.: Kudret Emiroğlu, İmge Kitabevi, 1.Basım, Ankara 1992, s:1.
(12) J. Campell, Yaratıcı Mitoloji, s:33.
(13) Age: 33.
(14) Johan Huizinga, Homo Ludens- Oyunun Toplumsal İşlevi İzerine Bir Deneme, Çev.: Mehmet Ali Kılıçbay, Ayrıntı Yay., 1.Basım, İstanbul 1995, s: 164.
(15) Johan Huizinga, Homo Ludens, s:21.

İçindekilere geri dön