!ktphane.gif (4763 bytes)

24. Sayı

Yirmisekiz Ocak'ı Unutmamak...

75 yıllık Cumhuriyet tarihimizin "tarihini" ne kadar biliyoruz? Tek tek insan olarak, aydın olarak, toplum olarak değil 75 yıl, belki de kimi yanlarına tanık olduğumuz çok daha yakın dönemler bile toplumsal bilincimizden sıyrılıp gitme sürecinde. Unutmak, hatırlamamak ve bilmemek döngüsündeyiz.
Resmi tarih anlayışımız, hiç bir dönemde geçmişi gerçek yüzüyle görmedi ve göstermedi. Bilmenin, öğrenmenin önüne konulan engeller, yıllar boyu "gerçeği" bilinmezliğin yoğun sisinin içinde bıraktı. Unutulsun, tanıkları yok olsun, kaybolsun diye. Osmanlı arşivleri, Cumhuriyet dönemi arşivleri hala sırlarını saklamaya devam ediyor. Tasnif edilmemiş, temizlenmemiş, çoğaltılmamış, mahzenlerde zamanın kemirmesine ve çürümeye terkedilmiş belge, yok etmenin en emin ve tehlikesiz bir başka yolu olmaya devam ediyor.
Yazma yok, belge yok, toplumsal bellek de yok. Oysa tarihsel olayları ve süreçleri öğrenmek, özgürce tartışmak, irdelemek tek tek birbirimize, genel olarak da tüm topluma acı verse, sevindirse, öfkelendirse, hayrete düşürse, kıskansak, mutlu olsak, alkışlasak ve binbir türlü duygunun sarmalında dolaşsak da düşünme ve olayların ardındaki gerçeği kavrama çabasından bizi alıkoymamalı.
Bu çalışmada derlenen dönemeç, genel tarihsel süreç içinde etkilerini güçlü bir şekilde duyuran Anadolu ihtilalinin mayalanmaya başladığı 20. yüzyıl başları. Türkiye'nin toplumsal ve politik şekillenmesinin altüst olduğu, modern anlamda sınıfsal bölünmenin başladığı, emperyalizme karşı ulusal bağımsızlık ve sosyal kurtuluş mücadelesinin içiçe girdiği bir dönem.
Mustafa Suphi'nin yaşamı da ölümü de sıradan bir yaşam ve ölüm olmadı. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesi modern Türkiye'nin ilk ve en büyük faili meçhul cinayeti. İlk politik toplukırımı.
Mustafa Suphi, her Osmanlı aydını gibi bir "kurtuluş", "aydınlanma", "varolma" serüveninin ortasında yer aldı. Türk halkının kurtuluşunun yalnızca işgalci-emperyalist güçlerden bağımsızlığını kazanmakla sınırlı olamayacağını iddia etti. Bir hülya adamı oldu. İdeallere bağlandı. Anadolu'nun baştan başa düşman ve onların dostlarıyla kaynadığı bir dönemde, bu uğursuz ittifakı bozmak için ayağa kalkan Anadolu İhtilalinin yanında yer almaya koştu. O topyekün boğuşma içinde bir damla "dost" bile önemli ve gerekliydi ve bu toz dumanda dostları ve düşmanları seçmek kolay değildi.
Öldürüldüğünde 39 yaşındaydı. Kısa yaşamına çok şey sığdırdı. Giresun'da doğdu. Kudüs, Şam, Erzurum, İstanbul ve Paris'te okudu. Gazeteci ve öğretmendi. Muhalif oldu, Sinop'a sürgüne gönderildi. Kırım'a kaçtı. Rusya'da savaş tutsaklarıyla 3 yıldan fazla ikinci sürgünlüğünü yaşadı. II. Enternasyonel'de Türk delagasyonu başkanıydı. Müslüman Komünistler Kurultayında, Kurultay Başkanlık Kurulu Üyesiydi.
Türkiye Komünist Partisi'nin kurucusu ve ilk başkanıydı. TBMM'nin çağrılısıydı. Türkiye'ye dönerken 14 arkadaşıyla Sürmene açıklarında öldürüldü. 28 Ocak gecesi, karanlık, soğuk bir gece, Karadeniz onunla birlikte 14 yoldaşının mezarı oldu.
Tarih donmuş bir yapı, tamamlanmış bir son değil. Bir ayağı geçmişte, bir ayağı içimizde, canlı-hareketli bir adım, yürüyen bir süreç. Onu bilmenin ve sevmenin önündeki engelleri kaldırmak vazgeçilmez bir amaç olmalı.
Gelişmenin önünü tıkamanın yolu, geçmişin özgürce irdelenmesini engellemekle başlar. Ancak zaman içinde, geçmişin olaylarına, olgularına, tarihsel kişilerine toplumsal bir sorumluluk çerçevesinde bakmayı deneyenlerin olması umut verici.
Mustafa Suphi'nin yaşamını konu alan bir iki yapıt daha önce çeşitli dönemlerde yayımlandı. Gerek onlarda gerekse bu çalışmada onun yaşamının her dönemi ve öldürülmesine ilişkin bilgiler henüz tamamlanamadı.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katledilişlerinin 78. yıldönümünde (28 Ocak 1921) Sel Yayıncılık, bu çalışmada onun yaşamının, mücadelesinin ve ölümünün bilinebilen yanlarını biraraya topladı. Şimdilik sır olanların gün ışığına çıkmasını dileyerek.

Sen bu isimleri istersen
aklında tutma
fakat
28 kanunusaniyi unutma!

İçindekilere geri dön