25. Sayı
Sanayi Devrimi ile başlayan süreçte teknoloji ve insan arasındaki ilişkinin
giderek daha karmaşık bir hale gelmesi ve makinelerin işçilerin yerini alması
tasarısıyla geliştirilen teknolojiler günümüzde bedenin iptali tartışmalarını
olanaklı kılmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren beden bilimsel
araştırmaların merkezi haline gelerek teknolojiyi üretme ve kullanma hakkına sahip
olanlar tarafından yeni bir sömürü aracı haline getirilmiştir. Bununla birlikte
teknoloji de üretildiği topluma ve toplumun düşünce sistemine bağlı olarak
geliştiğinden hakim ideolojiler bizlere bu gelişmeleri sınırlı ve kendi sistemlerini
devam ettirecek biçimde sunmaktadırlar.
Bedenin miadını doldurduğu iddialarına karşı çıkan Stephanie Mills, tarih boyunca
kadınları ve işçileri sömüren ataerkil sömürücülerle günümüz robot
araştırmacıları arasında bir bağ kurar ve robot araştırmacılarını şöyle
betimler: "Varlıkları giderek daha az gerekli görülen vekil bedenler olan emekli,
çocuk, köle ve kadınların fiziksel emeğine yüzyıllardır bağlı olarak
yaşayan,eksiksiz dişli, uzun boylu, beyaz adamlar güruhu. Istırap içindeki bu
vekiller son derece başarısız bir kaderi yerine getirdiler; kurbanlık koyunlar
doğdu,bezler dokundu, kömür çıkartıldı, raylar döşendi ve kuleler
yükseldi".
Mills'in kültür eleştirisini Yaakov Garb geliştirerek şunu sorar:
"Örneğin,dünyamızın-topraktan ozon tabakasına kadar-dokusunun
ayrıştığının hissedildiği bir dönemde, yaşamımızın temeline sahip çıkmamaya
niçin bu kadar hevesliyiz? Hücrelerimizin ve eko sistemimizin en ücra köşelerine
toksinler ve radyasyon sızarken,kendi kendine yeten uzay kolonileri,bedensiz zekalar ve
siborg* bir gelecek bizi niçin heyecanlandırmaktadır? Maddenin olmadığı bir dünyada
uçucu-gerçekçilik nasıl böyle yaygındır? Daha da korkuncu,günümüzde bedeni ve
doğayı yok edecek teknolojileri üreten militarist-sınai kompleksten nasıl olur da
bedenden ve doğadan ayrılış fantezileri doğar?" (1)
Ölümsüzlük ve 'doğal'ı aşma arzusu teknik gelişmelerin temelini oluşturmakta ve
yeniden-üretimi zorunlu kılmaktadır. Daha çok cinsel birleşme yolu ile bulaşan HIV
virüsü ve kanser gibi hastalıklar 20.yy sonu ve 21.yy'da sağlıklı bedenlerin ve
türlerin devamı için bir tehdit oluşturduğundan yeni üreme teknolojileri ve
kopyalama üzerine yapılan çalışmalar yoğunluk kazanmaya başlamıştır. 'Doğal
beden' üzerinde araştırmalar yapılan, yapay uzuvlar eklenen, teknik parçalar ile
birleştirilen ve fonksiyonları beden dışında gerçekleşecek şekilde dizayn edilmeye
çalışılan bir nesne haline gelmiştir. Anna Balsamo'ya göre teknik bilim bedene
parçalar eklenmesini sağlamakla birlikte, ölümsüzlük ve ölüm ile yaşam üzerinde
kontrolü sağlayan fantastik bir düşü olanaklı kılar. Tekno-bedenler
sağlıklıdır, güçlüdür,işlevseldir ve gerçekten daha gerçektirler. Beden için
geliştirilen yeni teknolojilerin çoğunlukla yaşamı uzatacakları veya yaşamı
koruyacakları şeklinde reklamları yapılır. Medyatik teknik kültür ve modern tıp
bizleri bedenlerimizi incelemeye ve tüketimlerimizi denetlemeye (tuz, kafein, alkol,
şeker, nikotin, kolestrol, yağ gibi) davet eder. Bedeni sürekli denetim ve gözlem
altında tutan bir dizi yeni görsel teknikler bedeni organlara, sıvılara,genetik
kodlara ayırarak bu işlevi yerine getirirler. Bedenimizin ayrışmış parçaları
artık bize bulaşan hastalıkların casusları gibi ihanet eder konumuna gelirler.
Bedenlerimizden kaçmanın bir anlamı yoktur, temiz, hijyen ve korunarak seks yapmak
zorundayız yoksa kendi yıkımımızı hazırlarız.
Tüm bu gelişmeler ile birlikte beden adeta insandan ayrışarak, 'öteki' leşmiş ve
insanın ilerleyişi karşısında aşılması gereken bir hedef haline gelmiştir.
İkiliklerin aşımına alternatif bir yaklaşım: Siborglar *
Aydınlanma Çağı, kültürün doğaya, aklın duyguya, erkeğin kadına, beyazın
siyaha ve nihayet tüm bu ikilikler sonucu oluşan 'ben'in 'öteki'ye karşı
üstünlüğünün felsefi olarak temellendirildiği bir dönem olmuştur. 'Ben' i (beyaz,
burjuva ve erkek olarak tanımlanmıştır) evrenin merkezine koyan Aydınlanma
düşünürleri aklı yücelterek bedeni 'öteki' olarak tanımlamışlardır. Postmodern
çağ ise teknik/ beden ve doğal/yapay ikiliğini bu kalıplara ekleyerek makine ve
insanın kaynaşması ile oluşan melez yaratıkları; siborgları dolaşıma sokmuştur.
Siborg düşüncesi, hem aklın duygudan ayrılığı düşüncesinin doruğu, hem de bu
karşıtlığın yerine başka bir şeyin konulmasıdır. Siborg insanoğlunun ortadan
kalkışını ve insan-sonrası bir çağı simgelemektedir. Başka bir deyişle,siborg
beden ve zihin arasındaki ikiliğe dayanıyor gibi görünse de aslında o,bu ikiliğin
aşılmasıdır.
Donna Haraway'a göre her siborg imgelemi,önceleri bastırılan benzerlik ve
farklılığı makine ve insan arasındaki örtülü bir ikilik ile birlikte kurgular.
Böylelikle hem insani olanı hem de yapayı tanımlamış olur. Siborglar insan ve makine
arasındaki sabit ikiliği bölmesiyle diğer ikilikler de değişken hale gelirler.
Siborglar, sistematik bir şekilde kadınlar, zenciler, işçiler, doğa ve hayvanlar
üzerinde egemenlik kuran mantık ve pratikleri bölme potansiyeline sahiptir. Haraway,
siborgu aynı zamanda dişileşmiş ve feminist bir figür olarak görmektedir. Bu
toplumsal cinsiyet rolleri arasındaki farklılıkları ortadan kaldıran ve kadını
ataerkil eşitsizliklerden özgürleştiren bir figürdür.
Ancak günümüz siborg temsilleri tüm gelişmelere rağmen sıkı sıkıya korunma
altına alınmış olan cinsiyet farklılıklarını temsil etmekte ve yeniden
üretmektedir. "Teknolojide saldırgan kaslı siborg imgelemi fallik bir metaforun
hakimiyetinin belirtisidir. Böylelikle gizli,edilgen ve içsel işleyişli 'dişil'
bilgisayar modeline karşıtlık oluşturmaktadır. Çünkü elektroniğin en önemli
ilkeleri minyatürlük, içeriye gizleme ve sessizliktir. Son dönem bilimkurgu
filmlerindeki aşırı-saldırgan, kaslı siborg batı toplumundaki erkekler için
kadınsı davranışların daha kabul edilebilir olmasına karşı bir tepkidir.
Değişime karşı bir direniş olan siborg 'boylu boyunca ekranda durarak yirminci
yüzyıl sonu teknolojisinin,güçlü fallik modele uymadığını ve insanın cinsel
çeşitliliğinin artık daha fazla kabul gördüğünü inkar edercesine
öfkelenmektedir".(2) Popüler kültürdeki Terminatör, Robocop gibi çelik zırhlar
içindeki siborglar, giderek gelişen feminizm ve eşcinsellik söylemlerinin
karşısında eril gücü yeniden üstün kılmak için yerlerini almışlardır. Çelik
zırhlar içindeki eril siborglar akışkan dişile,doğaya karşı iktidarı
korumaktadırlar. Klaus Theweleit 'a göre proto-faşist askerler yalnızca korktukları
benliğin yok oluşunu dışsallaştırmak için öldürmezler; akışkan ego
sınırlarına ve sınırları korkunç biçimde karmakarışık edecek cinsel birleşme
kışkırtıcılığına sahip olduğunu düşündükleri kadınları da
aşağılarlar.Cinsellik, proto-faşist askerleri yalnızca kişisel sınırların
yokluğuna işaret ettiği için korkutmaz, hayatı yaratılışı hissi uyandırdığı
ve askerler tüm hayat işaretlerini bu işaretler tarafından yok edilmeden önce yok
etmeye koşullandıklarından dolayı korkutucudur.
Donna Haraway ise "Simians, Cyborgs and Women" adlı kitabında dünyanın
ekonomik, ırksal, sınıfsal ve toplumsal cinsiyet rolleri sistemlerini kontrol eden
tahakküm politikasına bir alternatif getirmenin önemini vurgular. Elektronik teknoloji,
minyatürleştirilmiş olmasına karşılık mevcut durumda, işçileri boyunduruk
altında tutmak ve yok edici savaş araçları yaratmak yolunda sinsi ve güçlü bir
araç olarak kullanılmaktadır.
Ataerkil ve kapitalist düzen iktidarını öteki olarak konumlandırdığı şeyleri
kontrol altına alarak, tanımları kendi yaparak, kendini her yeni şarta uygun hale
gelerek yeniden üreterek ve bunları gerekirse şiddet kullanarak
sağlamlaştırmaktadır. Elektronik teknolojiyi insanları pasifize etme amaçlı
kullanmakta, yeni teknolojilerin sunduğu geçirgenliği üstün konumda bulunan
grupların kullanabileceği şekilde tasarlamaktadır. K.C.D'Alessandro elektronik
teknolojide duyusal, erotik ve heyecan verici olanın ne olduğunu sorgular.
D'Alessandro'ya göre bu sorunun yanıtı, enformasyonu kontrol etme heyecanına
sibernetiğin olanak vermesi ve teknolojiye sahip şirket yöneticilerinin de tüketici
sınıfları kontrol altında tutmasına olanak vermesidir.
Yaşamı ve bedeni yeniden kurgulama olanağı bulunan sibernetik düzlemde görünen o ki
sınıf ve cinsiyet kalıpları yerli yerinde durmaktadır. Kapitalist ve ataerkil sistem
varlığını gelecek teorilerinde yine eşitsizlik ve iktidar söylemleri üzerine
kurmakta ve gelecek toplumunu kendi ideallerine uygun bir şekilde kurgulamaktadır.
Teknolojiyi kullanma hakkının kimin elinde olduğu ve bunu kimin çıkarına
kullanacağı bu noktada önem kazanmaktadır.
Dipnotlar:
*Siborg: İnsan varlığı ile teknolojinin kaynaşması. Makine ve bedenin
birleşmesinden oluşan melez yaratık. Popüler kültürde en bilinen örnekler:
Terminatör ve Robocop
1) Springer, Claudia; Elektronik Eros, Sarmal Yayınevi, İstanbul
2) Springer, Claudia; Elektronik Eros, Sarmal Yayınevi, İstanbul
Kaynakça
Springer, Claudia; Elektronik Eros
Haraway, Donna; Simians, Cyborgs and Women
Balsamo, Anna; Technologies of the Gendered Body
K.C.D'Alessandro,"Technophilia: Cyberpunk and Cinema